Yumurta tavuklarının refahını etkileyen yetiştirmeyle ilgili faktörlerin incelenmesi
Bu inceleme çalışmasında, yumurta tavuklarında yetiştirme şartlarına bağlı düşük refah ve düşük verimlilik ile ilgili risk faktörleri hakkında mevcut bilgiler özetlenmektedir. Bahsedeceğimiz tedbirler, yarkaların ve yetişkin yumurta tavuklarının refahının artırılmasında yararlı olacaktır.
Bu inceleme çalışması üç bölümden oluşmaktadır.
Yemle ilgili faktörlerin etkileri
Yapılan deneysel bir çalışmada, pelet yemle beslenen yarkaların tüy durumundaki hasarın püre şeklindeki yemle beslenen yarkalardan daha fazla olduğu ileri sürülmektedir. Diğer deneysel çalışmalarda, yetiştirme döneminde altlık maddesi içerisinde tahıl tanelerinin sağlanmasının yere yöneltilen yem arama davranışını artırarak, yetişkin kanatlılarda tüy gagalamaya bağlı zararı önlediği ileri sürülmektedir. 29 yetiştirme çiftliğinden 34 sürü üzerinde yapılan bir çalışma, yetiştirme döneminde beslenme düzeni değişikliklerinin sayısı arttıkça, yetişkin kanatlılarda tüy gagalama salgını görülme insidansının arttığını göstermektedir. 22 serbest dolaşımlı ve organik yumurta çiftliğinde yapılan bir çalışma, bantlı yemliklerin kullanılmasının, oluk tipi yemliklere kıyasla, şiddetli tüy hasarının daha erken başlamasıyla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu durum, muhtemelen bantlı yemlik sistemi kullanılarak beslenen yarkalarda yem alımının daha yüksek olmasıyla açıklanabilir; zira yarkalarda artan yem alımı şiddetli tüy hasarının daha erken gelişme riskiyle de ilişkilendirilmektedir.
Yetiştirme döneminde sağlanan yemlik alanının etkilerini ele alan çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Mevcut çalışmalar 20 sene önce yapılmıştır; dolayısıyla günümüzde kullanılan genetik soylar farklı olduğundan ve örneğin vücut ölçüleri ve yem alımı değiştiğinden, bu çalışmalar artık geçerliliklerini yitirmiş olabilir. Ancak, yakın zamanda yapılan bir çalışmada, şiddetli tüy gagalama oranının, sadece bantlı yemliklerin kullanımının aksine, birden fazla yemlik tipi kullanıldığında daha düşük, bölmelere ayrılmış kaplar kullanıldığında ise daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Özetle, pelet yem yerine püre şeklinde veya ezilmiş yem verilmesi, tüy gagalama riskini azaltmaya yönelik yaklaşımlardan biridir.
Sürü yoğunluğunun ve sürü büyüklüğünün etkileri
Avrupa Birliği mevzuatına göre çıplak kafeslerde yetiştirme sırasında izin verilen maksimum sürü yoğunluğu 18 kanatlı/m2; döşemeli kafeslerde yetiştirmede izin verilen maksimum sürü yoğunluğu ise 13 kanatlı/m2’dir (CEC, 1999, Konsey Yönergesi, 1999/74/EC). Zenginleştirilmiş kafes sisteminde yetiştirilen kanatlılar için maksimum sürü yoğunluğu belirlenmemiştir. Yetiştirme sürecinde sürü yoğunluğunun etkilerini test eden çok az sayıda çalışma mevcuttur. Yirmi yılı aşkın süre önce birkaç çalışma yapılmıştır; ancak çağımızda kullanılan kanatlılar o dönemde kullanılan soylardan farklı olduğundan ve barınma koşulları da değişmiş olduğundan, bu sonuçların günümüze uygulanması güçtür. Daha önceki sürü yoğunluğu çalışmalarından elde edilen bulgular dikkatle yorumlanmalıdır; çünkü çoğu çalışmada, özellikle de daha eski olanlarda sürü yoğunluğu, bir kafesteki ya da kümes bölmesindeki kanatlıların sayısı ayarlanarak değiştirilmiştir, dolayısıyla da ayrılan yemlik ve suluk alanları da etkilenmiştir.
64 İsviçre sürüsü üzerinde yapılan bir çalışma, daha düşük sürü yoğunluğunda yetiştirme işleminin (<10 yarka/m2) yetişkinlerde tüy gagalama görülme durumunu azalttığını göstermiştir. Bazı araştırmacılar 13 yarka/m2 yerine 6,5 yarka/m2 yoğunlukla yetiştirme işleminin, yetiştirme döneminde görülen tüy gagalama olaylarını azalttığını ancak yumurtlama döneminde azaltmadığını tespit etmişlerdir. Bununla birlikte, daha düşük yoğunlukla yetiştirilen kanatlılarda yumurtlama döneminde tüy durumu daha iyi olmuştur. Benzer şekilde, Hollanda'da 51 yumurta tavuğu sürüsüne bölünmüş 28 yetiştirme sürüsü üzerinde yapılan bir çalışma, yaşamın ilk 4 (aralık: 15 ila 53 yarka/m2) haftalık döneminde metre kare başına düşen yarka sayısının yüksek olmasının yetiştirme döneminde artan tüy hasarı insidansı ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, araştırmacılar yaşamın ilk dört haftalık döneminde sürü yoğunluğunun etkisi ile altlık bulunmamasının etkisini birbirinden ayırt etmenin güç olduğunu, çünkü bu dönemde yüksek yoğunluklu sürülerin çoğunda aynı zamanda altlık da bulunmadığını belirtmişlerdir. Öte yandan, çiftlikte yapılan benzer bir çalışmada yetiştirme dönemindeki sürü yoğunluğu ile yetiştirme veya üretim aşamalarındaki tüy gagalama arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. 2013’de araştırmacılar yumurta tavukları için alternatif barınma sistemlerinde ayrılan alanın etkilerini karşılaştırmak için planimetrik yöntemden yararlanmışlardır. Yarkaların kapladığı yer, ayakta duran ve oturan yarkaların renk kontrastlı fotoğraflarından hayvanların alanını hesaplayan bir yazılım programı kullanılarak belirlenmiştir. Bu işlem, yarkalar 6 haftalıkken başlanarak 18 veya 20 haftalık olana kadar düzenli aralıklarla yapılmıştır. Ayakta durur pozisyonda yarkaların kapladığı yer alanı ile canlı ağırlıkları arasında bir korelasyon bulunmuştur. Yazarlar, kullanılan genetik soya bağlı olarak, 16 haftalık yarkalar için maksimum sürü yoğunluğunun 11 ila 14 kanatlı/m2 arasında olması gerektiği sonucuna varmışlardır (Lohmann Klasik: 11 kanatlı/m2; Lohmann Brown: 12 kanatlı/m2; Lohmann Ligorin 13 kanatlı/m2 ve Dekalb Beyaz: 14 kanatlı/m2). Ancak, bu önerilen maksimum sürü yoğunluklarının davranış gözlemlerinden yararlanılan ek araştırmalarla doğrulanması gerektiğini de tavsiye etmişlerdir. Sürü büyüklüğünün etkilerini test eden az sayıda mevcut çalışmada günümüzde ticari çiftliklerde kullanılanlardan anlamlı derecede küçük sürülere yer verilmiştir. Sürü yoğunluğu, toplam alan ve zenginleştirme uygulamalarının sürü büyüklüğünden daha fazla etkili olduğu düşünülmektedir. Sürü büyüklüğünün açık alan kullanımı üzerindeki etkileri bakımından ise bir istisna tespit edilmiştir. Daha küçük sürülerde açık alan kullanan yarkaların oranı daha yüksek olup (sürü büyüklüğü aralığı: 92 ila 15.848), bu durum yumurta tavuklarına ilişkin bulgularla benzer niteliktedir. Aydınlatmanın etkileri
Daha eski çalışmalarda, yetiştirme döneminde kullanılan yüksek ışık yoğunluklarının, tüy durumu daha kötü olan yarkalara yol açtığı ileri sürülmektedir. Daha yakın çalışmalarda elde edilen benzer bulgular da yetiştirme döneminde yüksek ışık yoğunluğunun (30 lüks – 3 lüks) 10 ila 45 haftalıkken şiddetli tüy gagalama prevalansını artırdığını ancak bu durumun 28. haftada görülmediğini göstermektedir. Bu çalışmada, şiddetli tüy gagalama insidansındaki artış, 11 haftalıkken tüy durumunu olumsuz etkilemiş ancak 28 veya 46 haftalıkken etkilememiştir. Yetiştirme döneminde kullanılan yüksek ışık yoğunluğu, 16 ila 46 haftalık dönemde mortalite üzerinde uzun süreli olumsuz bir etki gösterme eğilimindedir. Işık yoğunluklarındaki daha küçük farklılıklar (3 lüks veya 10 lüks) tüy gagalama veya kanibalizm gelişimini etkiliyor gibi görünmemektedir. Bir başka çalışma ise, yetiştirme döneminde yüksek ışık yoğunluğunun (5 lüks – 60 ila 80 lüks) yumurtlama öncesi dönemde veya ilk yumurtlama dönemlerinde kanibalizm insidansını etkilemediğini göstermektedir.
22 serbest dolaşımlı ve organik yumurta çiftliğinde yapılan bir çalışmada, yetiştirme döneminde yüksek ışık yoğunluklarının şiddetli tüy hasarının erken başlamasında risk faktörü olduğu tespit edilmiş olup; her 100 lükslük artış, sürünün ortalama tüy durumunun kötü olarak tanımlandığı kesme noktasına ulaşmak için gereken sürede %12,2’lik bir azalma ile ilişkilendirilmiştir. Aksine, Hollanda’da yapılan bir çiftlik çalışmasında, 7 ila 17 haftalıkken gün ışığının olmaması ve 1 ila 4 haftalıkken altlık olmaması durumlarının bir araya gelmesinin, yumurtlama döneminde tüy hasarının önemli bir belirteci olduğu tespit edilmiştir. Yakın zamanda yapılan bir başka çalışmada ise, gevşek sistemde barındırılan, tüy hasarı olan veya olmayan sürülerin oranı pencereler vasıtasıyla gün ışığına maruz kalıp (23 sürü) kalmadıklarına göre (58 sürü) karşılaştırılmıştır. Gün ışığına maruz kalmayan sürülerin %50’sine kıyasla, penceresi olmayan sürülerin yüzde otuzunun hasarlı tüylere sahip olması gün ışığına maruz kalmanın artan tüy hasarı riski ile ilişkili olmadığını düşündürmektedir.
Düşük ışık yoğunlukları kullanılarak (3 lüks – 30 lüks) yetiştirilen yarkalarda hafif tüy gagalama artabilmekte olup, bu durum düşük ışık yoğunluğunun çevredeki işaretleri tanıma yetisine zarar verebileceğini düşündürmektedir. Bu bulgu, aynı zamanda diğer araştırmacıların bir kümesteki ışık yoğunluğundaki değişikliğin yüksek olmasının, yetiştirme döneminde hafif tüy gagalama sıklığında azalma ile ilişkili olduğunu tespit etmelerinin nedenini de açıklayabilmektedir. Çiftçilerin kanatlıları düzgün bir şekilde kontrol edebilmeleri için 5 lüksün üzerinde bir ışık yoğunluğu yeterlidir. 5 lüksün altındaki yoğunluklarda, ışık doğrudan kafatasından ve kafatası dokularından pineal beze geçmez; burada ışık normalde serotonin ve melatonin üretimini ve salgılanmasını baskılayacaktır. Bu durum önemlidir; çünkü melatonin kümes hayvanlarında büyümeyi modüle eder ve düşük serotonin seviyeleri tüy gagalamayı, saldırganlığı ve korkuyu artırabilir.
Günde 9,8 ila 24 saat arası değişen ışık periyotları sağlanan çiftliklerde yapılan bir karşılaştırma, daha kısa olan ışık periyotlarının kullanılması durumunda yetiştirme döneminde şiddetli tüy gagalama riskinin arttığını ancak bu durumunun yumurtlama dönemi için geçerli olmadığını göstermektedir. Işık periyodunun uzunluğu da kloakal kanibalizm prevalansını dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Yumurtlamanın 20 haftalık olmadan önce başlaması, kloaka bölgesini gagalama riskinde artışla ilişkilendirilmiştir. Cinsel olgunlaşmanın süresi kısa ışık periyodlarının kullanılmasının ardından artan gün uzunluğuyla kontrol edilebileceğinden, kloakal kanibalizm riskinin, yumurtlamanın başlangıcını geciktiren bir aydınlatma programı kullanılarak azaltılması olasıdır.
23 saat kesintisiz ışık ve 1 saat karanlıkla yetiştirilen kanatlıların, kanatlıların yaşına göre 6 ila 23 saat arasında değişen bir aydınlatma programıyla yetiştirilen kanatlılara kıyasla, tonik immobilite testinde daha az korku tepkisi verdikleri ve bakımlarının daha kolay olduğu bildirilmektedir. Bir başka çalışmada, 16 saatlik ışıkla yetiştirilen civcivlerin, 8 saatlik ışıkta yetiştirilen civcivlere göre, lenfosit sayımının daha yüksek olduğu ve daha aktif bir lenfosit yanıtına sahip oldukları görülmekte olup, bu durum daha uzun ışık periyotlarına maruz kalan kanatlılarda immun yanıtın gelişmiş olduğunu göstermektedir.
Işıkla ilgili diğer hususların da, yarkaların refahını etkilemesi olasıdır. Yetişkin yumurta tavuklarının ve broylerlerin titreyen ışığı algılama yetisi, ışığın renk sıcaklığına ve ışık yoğunluğuna bağlı olmakla birlikte, 105 Hz’nin üzerindeki titremenin algılandığı belgelenmemiştir. Kümes hayvanlarının ışık titremesini algıladığının gösterildiği durumlarda bile, kanatlıların bu durumdan rahatsız olduğunu gösteren çok az sayıda çalışma mevcuttur. Işık kaynağı ve spektrumu veya ışığın rengi de önemli özelliklerdir. Bazı çalışmalarda, akkor flamanlı (enkandesan) aydınlatmanın alternatiflerinin tercih edildiği görülmektedir; ancak enkandesan aydınlatma yerini giderek enerji verimliliği daha yüksek olan aydınlatma sistemlerine bırakmaktadır. Işık yayan diyotların (LED) yakın gelecekte kümes hayvanı barınaklarında en çok kullanılan ışık kaynağı olacağı düşünülmektedir.
LED ve diğer ışık kaynakları hakkındaki araştırmalar ağırlıklı olarak broylerlerin üzerinde yoğunlaşmaktadır ve LED’in performans ve refah üzerinde olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir.
LED’in yararlı özelliklerinden biri de tüm monokromatik renklerde ve mümkün olan tüm polikromatik renk sıcaklıklarında üretiliyor olmasıdır. Bu sayede, ışığın spektrumunun kanatlıların tercihlerine göre ayarlanması mümkün olmaktadır. Titremenin, farklı ışık kaynaklarının ve farklı renk sıcaklıklarının yarka refahı üzerindeki etkileri hakkındaki çalışmalar sınırlıdır. Ancak, yetişkin kanatlılara ilişkin bulguların yarkalar için de geçerli olması muhtemeldir.
Açık alana erişim imkanı bulunan bir yumurtlama sistemi için yetiştirilen kanatlılarda, yetiştirme dönemindeki aydınlatma koşulları gerek yetiştirme gerekse yumurtlama döneminde dış alan kullanımını etkileyebilmektedir. Kümesteki ışık oranı yüksek olduğunda, yetiştirme ve yumurtlama dönemlerinin her ikisi boyunca aralıkta gözlemlenen sürü oranı da artmaktadır (ortalama 123 lüks, aralık 2 ila 687 lüks). Açık alanlara erişim imkanı bulunan bir üretim sistemi için yetiştirilen yarkalar, doğal ışığa erişim imkanı sağlanarak yetiştirilmelidir; çünkü doğal ışığa erişim imkanıyla yetiştirilen yarkalar, doğal ışığa erişim imkanı olmadan yetiştirilen yarkalara kıyasla, 14 haftalıkken doğal ışığı daha fazla tercih etmektedir. Ayrıca, doğal ışığa erişim imkanıyla yetiştirilen civcivler erken yaşta gece tünemeye başlama eğiliminde olup, bu durum kanibalizm prevalansını azaltabilmektedir.
Gaz konsantrasyonları ve hava kalitesi
Geniş kapsamlı bir çiftlik çalışması, yüksek karbondioksit (aralık: 43 – 2000) ve amonyak (aralık: 0 – 100 birim/milyon (ppm)) konsantrasyonlarının şiddetli tüy hasarının erken başlamasında etkili risk faktörleri olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada, 15 ila 17 haftalık dönem arasında, kaydedilen NH3’te her 15 ppm’lik artış, şiddetli hasar görmüş tüy durumuna ilişkin eşik puana ulaşmak için geçen zamanda %10,1’lik bir azalma ile ilişkilendirilmiştir. Yetiştirme kümesinde tavan yüksekliğinin daha düşük olması (aralık: 0.7 – 3.1 m), yetiştirme döneminde şiddetli tüy gagalama prevalansının daha yüksek olmasıyla ilişkilendirilmekte ancak bu durum yumurtlama döneminde görülmemektedir. Bu sonuncu bulgu, düşük tavanlı kümeslerde havalandırmanın daha kötü olması sebebiyle artan amonyak ve karbondioksit konsantrasyonlarıyla ilişkili olabilir.
Personel yetkinliğinin etkileri
Araştırmacılar Birleşik Krallık’da, gevşek barınma sisteminde tutulan yumurta tavuklarında zarar verici düzeyde gagalama davranışının gelişmesini azaltmaya yönelik çiftlik yönetimi paketinin koruyucu etkilerini test etmişlerdir. Üreticilere tüy gagalamaya karşı önleyici stratejilerin kullanılması tavsiye edilmiş olan elli üç uygulama sürüsü, önleyici tedbirlerin kullanımına ilişkin talimat verilmemiş olan 47 sürüyle karşılaştırılmıştır. Bu çalışma, yetiştirme dönemine yönelik tedbirleri de içeren yetiştiricilik paketinin uygulanmasının yumurtlama evresinde yaralanmaya sebep olan gagalama seviyelerini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Birleşik Krallık’da 29 çiftlikten 34 adet sürü üzerinde yapılan bir başka çalışma da, yetiştirme döneminde kanatlılara bakan personelin deneyim derecesinin yumurtlama döneminde tüy gagalamadaki azalmaya önemli ölçüde katkısının olduğu yorumunu desteklemiştir.
Büyümenin yönetilerek, zayıf yarkaların üretilmesinin önüne geçilmesi ovaryumun sarkması riskini, dolayısıyla da kloakal kanibalizmi azalmaktadır; çünkü ovaryum sarkması kloakal kanibalizmi tetikleyebilmektedir. Ayrıca, zayıf yarkaların önüne geçmenin ve bir örnekliği artırmanın tüy gagalama ve kanibalizm riskini azalatabileceği yaygın olarak düşünülmektedir. Ancak, bu alandaki araştırmalar çok kısıtlı görünmektedir. Danimarkalı yetiştirme sürüleri (hem geleneksel hem de organik) üzerinde yapılan bir araştırma, hem beyaz (n = 222) hem de kahverengi ırklarda (n = 158) 15 haftalıkken ortalama ağırlık ne kadar düşük olursa, yetiştirme döneminde mortalitenin o kadar yüksek olduğunu göstermiştir. Kahverengi ırklarda, sürünün bir örnekliği de mortaliteyi etkilemiş; yetiştirme döneminde sürülerde bir örneklik derecesi azaldıkça mortalite oranı da en yüksek seviyede olmuştur. Kafeslerde barındırılan (geleneksel kafes ve zenginleştirilmiş kafes), 15 haftalıkken bir örneklik seviyesi %90’ın üzerinde olan Lohmann Ligorin (LSL) cinsi tavuk sürülerinde (n = 39), yumurtlama döneminde mortalite seviyesinin, bir örneklik seviyesi %85 ila 90 arasında veya %85’in altında olan sürülere göre daha düşük olma eğiliminde olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan, 15 haftalıkken kaydedilen vücut ağırlığının, yumurtlama döneminde mortalite üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı tespit edilmiştir.
Melez kanatlı türünün etkileri ve çevreyle etkileşimleri
Kanatlıların genetik karakteri, çevresel parametrelerle etkileşime girerek, gerek yetiştirme gerekse yumurtlama dönemlerinde kanatlıların refahını etkileyebilir. Kanatlı ırkları, yaralanmaya yol açacak şekilde gagalama veya abartılı korku tepkileri sergileme eğilimleri bakımından farklılık gösterebilir. Genetik seleksiyon tüy gagalamaya karşı gaga kesmeden daha uygulanabilir ve etik açıdan daha kabul edilebilir bir alternatif olabilir.
Anormal davranışa karşı genetik seleksiyonun gerek tüy gagalama gerekse kanibaliznm bakımından mümkün olduğu ortaya konmuştur. Her iki davranış türü de kalıtsal olup, yetiştirme yöntemleri kullanılarak azaltılabilir. Seleksiyon yöntemine ve ölçülen değişkene bağlı olarak, tüy gagalama davranışının kalıtsallığının 0,09 ila 1,04 arasında değiştiği tahmin edilirken; mevcut tek çalışmada ise kanibalizmin kalıtsallığının 0,65 olduğu bildirilmektedir. Görünüşe göre yetiştirme şirketleri tüy gagalama ve kanibalizm karşıtı seçimler yapmaktadır; ancak spesifik bilgiler yayımlanmamıştır. Bireysel seleksiyon kullanılarak, tüy gagalama eğilimleri farklılık gösteren deneysel yumurta tavuğu soyları yaratılmıştır; ancak bu soylar sadece deneysel araştırma amacıyla kullanılmaktadır.
Tehlikeli veya tehlike potansiyeli olan uyaranlara karşı korku reaksiyonları sergileme eğilimi olarak tanımlanabilecek korkuyu azaltmaya yönelik seleksiyon, çok etmenli niteliği ve ölçüm için kullanılan yöntemlerin bolluğu nedeniyle karmaşıktır. Ayrıca korku yanıtları uyarana özgü olabilmektedir; bu durum bir uyarana verilen yanıta ilişkin seleksiyonun diğer uyaranlara verilen yanıtlar için ilgisiz olabileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca, bir kanatlı panikle uçma şeklinde aktif korku yanıtları veya tonik immobilite şeklinde pasif korku yanıtları sergileyebilmektedir. Tonik immobilite testiyle (bir tür standardize edilmiş korku testi örneği) ölçülen tonik immobilitenin kalıtsallığı 0,18 ila 0,32 arasındadır.
Bazı çalışmalarda, cinsler arasında ürkeklik bakımından farklılıklar olduğu görülmektedir. Örneğin, yumurtadan çıktıktan sonra 30 haftalık olana kadar 5 farklı kez çeşitli korku testlerinden geçirilen, iki farklı yerde yetiştirilmiş ticari yarka soyu, tonik immobilite testi karşısında ırk-yaş etkileşimi göstermiştir. Araştırmacılar üç farklı korku testinde dört farklı ırkın yanıtlarını karşılaştırdıklarında karmaşık bulgular elde etmişlerdir. Irk, yeni nesne testinde veya açık saha testinde davranışı etkilememiştir; ancak Beyaz Ligorinler tonik immobilite testinde diğer ırklardan daha çok korkarak tepki vermişlerdir. Bu iki çalışma, farklı genetik stoklar arasında korku bakımından farklılık olmadığını göstermektedir. Soylar arasındaki farklılık büyük olabilir; bu nedenle soylar içerisinde korkuya karşı selektif ıslah çalışması yararlı olabilir. Tüy gagalamayla ilişkilendirilen mortaliteye karşı seçilmiş olan, grup halinde barındırılan kanatlıların, rastgele seçilmiş kontrol grubundaki kanatlılara göre, 5-6 haftalıkken açık saha testinde daha aktif oldukları görülmüştür. Açık saha testinde daha yüksek aktivite, korku seviyelerinin daha düşük olduğunu göstermektedir; dolayısıyla bu bulgu, korku ile tüy gagalama davranışı arasındaki pozitif ilişkilerin seleksiyon programlarında kullanılabileceğini göstermektedir. Diğer çalışmalarda aynı zamanda, zenginleştirilmiş kafes sisteminde yetiştirme döneminde 5 hafta kadar erken yaşta şiddetli tüy gagalama tedbirleri ile insan korkusu arasında da pozitif ilişkiler tespit ederek, korku ile tüy gagalama davranışı arasındaki ilişkinin deneye özgü olmadığını vurgulamışlardır. Kısa süre önce yayımlanmış olan bir çalışmada, ıslah çalışmalarının, kümes hayvanlarının refahını artırmak ve gaga kesme ihtiyacını ortadan kaldırmak için etkili bir araç olduğunun altı çizilmektedir.
TARTIŞMA
Bu inceleme çalışmasında, yumurta tavuklarında yetiştirme şartlarına bağlı düşük refah ve düşük verimlilik ile ilgili risk faktörleri hakkında mevcut bilgiler özetlenmektedir. Bu esasla, aşağıdaki tavsiyelerde bulunulabilir.
• Gaga kesme uygulamasına halen izin verilmekte olan ülkelerde, yetiştiriciler en iyi uygulamayı uygulamalıdırlar. Bunun için, gaga kesme işleminin daha hassas bir yöntemle yapılması (örneğin IR kesim), gaganın mümkün olan en az kısmının kesilmesi ve işlemin mümkün olduğunda erken yapılması gerekmektedir. Gaga kesme işleminin kanatlıların refahı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, tüy gagalamayı azaltmaya yönelik alternatif stratejiler (aşağıda sayılmaktadır) tercih edilebilir. Ayrıca, gevşek barınma sistemlerinde daha iyi işleyen bir melez tür kullanılarak, gaga kesme uygulamasına duyulan ihtiyacı azaltmak mümkündür.
• Yetiştiriciler, optimal kaynak kullanımını sağlamak ve can sıkıntısı ve buna bağlı olarak yaralayacak şekilde gagalama davranışının önüne geçmek amacıyla, yarkaları üretim ortamına mümkün olduğunca çok benzeyen ortamlarda barındırmalıdırlar.
• Kuluçkadan çıktıktan kısa bir süre sonra, yarkalara hem yetiştirme hem de üretim evreleri boyunca uygun bir altlık maddesine sürekli erişim imkanı verilmelidir. Zenginleştirilmiş kafeslerde barındırılan yetişkin yumurta tavukları için, altlık maddesi temininin tüy gagalama davranışının azaltılmasında etkili olması amacıyla, sektörde bir bütün olarak yaygın bir uygulama olan seyrek altlık maddesi temini konusu ele alınmalıdır. Sağlanan altlık maddesi, kanatlıların yetişkinlik dönemlerinde erişim imkanı bulacakları altlık maddesine benzer nitelikte olmalıdır.
• Yetişkin kanatlılarda optimal tünek kullanımı sağlamak için, en geç 7 günlükken tünekler temin edilmelidir.
• Yarkalar püre halinde veya ezilmiş yemle beslenmeli, pelet yem vermekten kaçınılmalıdır.
• Bu konudaki araştırmaların az olmasına karşın, gevşek barınma sistemlerinde yetiştirme döneminin sonunda sürü yoğunluğunun 14 hafif ırk yarka/m2 veya 11 ağır ırk yarka/m2 şeklinde sınırlandırılması kanatlı refahı açısından avantaj olabilir.
• Işık yoğunluğu üzerinde yapılan incelemeler, ideal yoğunluğun 5 – 10 lüks arasında olduğunu göstermektedir; zira daha yüksek yoğunluklar yaralanmaya yol açan gagalama davranışını artırmaktadır.
• Yetiştirme döneminde, yumurtlama dönemi başında hala kontrol imkanı veren mümkün olan en uzun ışık periyodu kullanılmalıdır.
• Organik çiftliklerde üretilmesi amaçlanan kanatlılara, yetiştirme döneminde açık alanlara erişim imkanı sağlanmalıdır.
• Yetiştiriciler, yüksek ses seviyelerinin yanı sıra ses seviyelerinde büyük değişikliklerden kaçınmalıdır.
• Yetiştiriciler yüksek amonyak ve karbondioksit konsantrasyonlarından kaçınmalıdır.
• Yarkaların yetiştirme tesisinden yumurtlama tesisine alınması, yarkalar 16 haftalık olmadan önce gerçekleştirilmelidir.
• Personel, usta profesyonellerle işbirliği kurarak yetkinliklerini geliştirmenin yollarını aramalıdır.
• Yukarıdaki hususlara ek olarak, anormal davranışa eğilimi düşük ve korku seviyeleri orta düzeyde olan ticari genetik soyların seçilmesine devam edilmelidir.
Bu incelemede, iyi anlaşılmamış olan bazı konular tespit edilmiştir. Çok sayıda Avrupa ülkesinde gaga kesme işleminin uygulanmasının gerekli olup olmadığına ilişkin tartışmaların devam etmesine rağmen, bu uygulamanın yararlarını veya gerekliliğini açıkça belgeleyen herhangi bir yakın zamanlı çalışma bulunmamaktadır. Bu incelemede, kanatlıların ileride yetişkinlik dönemlerinde yaşayacakları ortama benzeri bir ortamda yetiştirilmesinin avantajlarına ilişkin inandırıcı kanıtlar sunulmaktadır. Bununla birlikte, bir sitemde yetiştirildikten sonra başka bir sistemde üretime geçilmesinin zararlı etkilerinin altında yatan mekanizmalara ilişkin ayrıntılı bilgiler olmaması nedeniyle ek çalışmalar yapılması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, zenginleştirilmiş kafes sisteminde refah konusundaki çelişen sonuçlarının esası iyi anlaşılamamıştır. Yetiştirme ve üreme tesisleri arasındaki transfer sırasında kanatlıların yaşının refah üzerindeki etkilerinin de daha kapsamlı olarak araştırılması gerekmektedir. Gerek refah gerekse üretim konusundaki önemlerinin bariz olmasına karşın, yetiştirme dönemindeki büyüme oranının yanı sıra yumurtlama başlangıcında vücut ağırlığı ve bir örnekliği de yeterince incelenmemiş olan konulardır. İhmal edilen diğer araştırma alanları ise, yetiştirme ve yumurtlama evrelerinde refahın, yetiştirme dönemindeki kanatlı yoğunluğu, yemlik dağılımı ve aydınlatma (ışık kaynağı, titreşimi ve spektrumu) gibi hususlardan nasıl etkilendiğidir.
Yorumlar.
Henüz buraya kimse yorum yapmamış.Yorum yapmak için aşağıdaki paneli kullanabilirsin.