Antibiyotiksiz hayvansal üretim
Antibiyotiksiz üretim programları ve organik büyütme faktörlerinin kullanımı et, yumurta ve süt piyasasında gelecekte de önemli bir konu olmaya devam edecek.
On yıldan daha uzun bir süre önce Danimarka’da antibiyotikli büyütme faktörlerinin kullanımı yasaklandı. Arkasından bu yasağı Avrupa izledi. Çok uzun bir süre önce atılmış bu adımlar göz önüne alındığında hayvanları zirve performanslarına nasıl ulaştırabileceğimizi düşünmek gerekiyor.
ABF yasağı uygulanmış olduğunda endüstrinin bir kısmı Avrupa’daki hayvansal üretim konusunda son aşama da negatif düşüncelere kapıldı. Her neyse ki tüketici ve yönetmeliklerin isteklerini tamamen karşılama hususunda hemen hemen çok sert kararlar alınmış değil. Ayrıca büyütme faktörü olarak antibiyotikleri kullanmadan hayvan yetiştiriciliği konusunda uzmanlık artık yalnız Avrupa Birliği (AB) ’ne ilişkin değil, benzer şekilde Brezilya ve Amerika Birleşik Devletlerinde de yetiştiricilik yapanlar mevcuttur. Bu aşamada Avrupa pazarında bir fırsat kaçırılmış mıdır ve antibiyotiksiz üretimle ilgili bir fırsat var mıdır sorularını sormamız gerekiyor.
Geçmişe Bakış
Eski Komisyon üyesi olan Dr. David Byrne görevdeyken AB’nin aldığı “önlem prensibi” kararını uygulamıştır ve bu karar, hayvanların rasyonlarında devamlı olarak düşük dozlarda antibiyotiklerin kullanılmasına karşı alınmıştır. AB ülkelerini Brezilya, Kore, Şili, Türkiye benzer biçimde ülkeler de izlemiştir.
28 Haziran 2010’da FDA (Amerika gıda ve İlaç Dairesi) “besin amaçlı üretilen hayvanlarda medikal olarak önemli anti mikrobiyal ilaçların tedbirli kullanılması” başlıklı bir rapor yayınlamıştır. Dünyadaki kanun yapıcı makamlar, bu ilaçların beslemenin bir parçası olmaktan çıkarıldığında hem canlı hayvanlarda bununla birlikte et, süt ve yumurtada dirençli bakterilerin varlığının azalacağına inanmaktadırlar. Antibiyotik direnci haritası ile ilgili bir harita üzerinde Danimarka, Almanya ve Hollanda’da çalışmalar yapılmıştır. Buna nazaran hayvanlardaki direnç yok olmadıysa bile azalmıştır (Şekil 1).
2003 yılından itibaren Danimarka Entegre Anti mikrobiyal Direnci İzleme ve Araştırma Programı (DANMAP) tedavi edici ilaçlar olarak makrolidlerin kullanımında bir patlama olduğunu rapor etmişti (%150’ye kadar). Danimarka tek değil. AB’deki ABF yasağından bu yana başka ülkelerde de benzer durumlar rapor edilmiştir. Bu durum AB’nin hedefleriyle uyuşmamaktadır ve hükümetin çeşitli birimleri antibiyotik kullanımı mevzusunda kuralları çiğneyen işletme ya da baytar hekimlerin isimlerini yayınlama yoluna gitmektedir. Fakat yasal ya da toplumsal yoldan bireysel olarak uygulanan bu tür baskılar antibiyotik kullanımının kısıtlanması konusunda çok başarılı olmamaktadır.
Antibiyotik Büyütme Faktörlerinin Kullanımının Sorgulanması
Antibiyotiklerin büyütme faktörleri olarak yaygın kullanımı pek çok bilim adamının en başta bu maddelerin niçin seçildiği konusunu sorgulamasına neden oldu. Rosen’in antibiyotik büyütme faktörleriyle yapılan 12.153 araştırmayı incelemesi sonucu vakaların %72’sinde bu maddelerin pozitif sonuç verdiği onaylanmıştır (Rosen, 1995). Bu benzer incelemelerle de ortaya konmuştur: 1992-1999 seneleri içinde enzim kullanımıyla ilgili yapılan araştırmaların incelenmesi (Rosen,2003a) ve pozitif yönde sonuçların alındığı, negatif denetim gruplarıyla yapılmış olan broyler, domuz ve hindiler üzerinde mannanoligosakkarit kullanımıyla ilgili gerçekleştirilmiş 241 denemenin holo-analizi (Rosen 2005 a,b,c,d).
Subklinik düzeylerde antibiyotik verilen hayvanlar, %2-4 oranında daha hızlı büyümekte, daha azca yem tüketmekte ve bu hayvanlardaki genel mortalite daha düşük olmaktadır. Kanatlı hayvanlarda söz mevzusu faydalardan bir tanesi de nekrotik enteritis (NE) hastalığındaki azalmadır sadece Elanco’nun (2000) yaptığı bir araştırmaya bakılırsa NE’in maliyeti kanatlı hayvan başına 0.045 $’dan 0.05 $’a kadar değişmektedir. Şirket hem ABF kullanan hem de antibiyotik kullanmayan şirket ve ülkeleri araştırmasına dâhil etmiştir. Görünüşe bakılırsa bu mesele natürel programlarla da çözülebilmektedir.
Hızlı tesir
ABF kullanımındaki yasaklama sonucu üreticide bu maddeleri tek bir bileşik ile değişiklik yapma isteği doğmuştur. Özellikle mannanoligosakkaritler (MOS), esansiyel yağlar, enzimler, organik asitler ve organik mineral komplekslerinin kullanımı çok artmıştır. 600’den fazla bilimsel denemede 17 hayvan türünde mannanoligosakkaritlerin (Bio-Mos) kullanımı faydalı bulunmuştur ve şu anda kanatlı yetiştiriciliğinde maksimum kullanılan çözümdür. Bu araştırmalar, MOS’un bağırsak sağlığını ve bağışıklık işlevini koruyarak yarar sağladığını belirtmektedirler. Diğer oligosakkarit formları bağırsak florasındaki faydalı bakteriler için kullanılabilir substratlar olma özelliği ile yararlıdır. Fahey’nin (2003) 15 tür oligosakkarit ile yaptığı çalışmada, bunların etkili olabilmeleri için rasyonun %1’inden daha fazla oranda kullanılmaları icap ettiğini ortaya koymuştur ve bu oran bu gün ticari olarak kullanılan preparatların kullanım oranlarının çok üzerindedir.
Bacillus şeklinde probiyotik suşların kullanımı da artan şekilde kabul görmektedir ancak AB’de bu organizmaların ürettiği metabolitlerin toksik olması yönünde endişeler vardır. Enzim araştırmalarında besin maddesi kâfi olan bir rasyonun üzerine on-top ilave ile karma re-biçimülasyon stratejileri kullanılmaktadır. Enzimlerin önde gelen yararlarından bir tanesi de ABF yokluğunda patojenik bakterilerin çoğalması sonucu oluşan substratların bağırsaklardan uzaklaştırılmasıdır. Comparative Clinical Pathology dergisinin Nisan sayısında kekik, biberiye, adaçayı ve kırmızı biber kullanımıyla “artan serum lipaz, ürik asit, üre ve aspartat aminotransferaz düzeylerinin böbrek ve karaciğerde bozulmaya niçin olabileceği (Kist Traesel et al.,2010) belirtilmiştir. Bu tür etken maddelerin uçuculuğuna bağlı olarak yem üretim işlemlerinde stabilitenin korunmasıyla ilgili sorunlar yaşanabilir. Genel olarak tek bir seçenek olarak kullanılacaksa mevcut alternatifleri değerlendirmek için McCartney’nin (2005) araştırması, 5 noktalı etkili bir test olarak kullanılabilir.
Gelecek
ABF kullanımı olmadan büyümenin teşvik edilmesi amacıyla ABD’de meydana getirilen çalışmalar bu mevzuuyla ilgili geliştirilecek sağlam bir yaklaşımın faydalı olacağını göstermektedir. 2010 yılı Nisan ayında düzenlenen Western Poultry Disease adlı konferansta Stephen R. Collett “Geçmişte, ABF’lerinin kullanıldığı dönemlerde elde ettiğimiz büyüme performanslarının benzerini bu gün de elde edebiliriz” demiştir (Collett,2010). Bu tür bir yaklaşımda tek bir bileşik değil birden fazla çeşitte çözümün kullanılması gerekmektedir. ABD’de kullanılan antibiyotikten ayrı programlar, tipik olarak hem genç hayvanlarda bununla beraber stres dönemlerinde içme suyunda organik asitlerin kullanımını kapsamaktadır. Salmonella, E.Coli ve Clostridia benzer biçimde patojenlerin vücuda girişini minimize etmek için bir günlük civcivlere sprey yoluyla özellikli probiyotik suşları verilmektedir. Genel protein ve enerji düzeylerinin düşürülerek, beklenen gıda maddesi salınışının sağlanması için rasyonların yine formüle edilmesi yöntemiyle enzimlerin kullanımı çok etkili olmaktadır. Ham protein oranının düşürülmesinin bağırsak sağlığını olumlu etkilediğini ve patojen yükünü azalttığını gözlemleyen endüstrideki lider firmalar katı hal fermantasyonu ile üretilen enzimleri kullanmaktadır. Selenyum, mangan, çinko ve bakır minerallerinin organik bileşiklerinin kullanımı her yıl dünya çapında pazarda %30 oranında artmaktadır. Örneğin Sel-Plex’in damızlık hayvanlarda döl verimini ve yaşam boyu performansı pozitif etkilediği kanıtlanmıştır. Son olarak mayadan elde edilmiş Actigen gibi yeni, daha çok özel, biyoaktif maddelerin kullanımı artmıştır.
On Yıl sonra
Antibiyotiksiz üretim programları ve natürel büyütme faktörlerinin kullanımı et, yumurta ve süt piyasasında her vakit önemli bir mevzu olmaya devam edecektir. Ek olarak, bilimsel literatürde ve toplantılarda da yerini koruyacaktır. Bazı üreticilere bu konudaki ilerlemeler yavaş gelse de ve hala kötü manejman ve barınma koşulları için güvence olarak antibiyotiklerin kullanımı gerekli görülse de aynı anda birden çok organik teknolojinin kullanıldığı, sağlam temelli yetiştirme programlarının başarılı olma şansı çok yüksektir.
Yorumlar.
Henüz buraya kimse yorum yapmamış.Yorum yapmak için aşağıdaki paneli kullanabilirsin.